40,2596$% 0.13
46,7831€% 0.2
54,0058£% 0.31
4.317,79%0,49
7.011,00%0,20
27.960,00%0,20
3.334,34%0,32
10.205,56%-0,19
4788529฿%1.66946
3928.18Ł%5.37616
127347Ξ%5.61845
119.22%2.41676
40.24$%0.07823
02:00
Son yıllarda ülkemizde siyasi dilin giderek sertleştiği, kullanılan üslubun toplumda kamplaşmayı ve gerilimi artırdığı endişesiyle geniş kesimler tarafından dile getirilmeye başlandı. Özellikle seçim dönemleri, toplumsal olaylar ve gündeme damga vuran gelişmelerin ardından siyaset sahnesinde oluşan atmosfer, artık sadece siyasetin değil, günlük hayatın da belirleyici unsurlarından biri haline geldi. Ne yazık ki bu atmosferin taşıdığı öfke, tehditvari söylemler ve ayrıştırıcı dil, toplumsal yapımızı ciddi şekilde sarsabilecek potansiyele sahip.
Siyaset, millete hizmetin en üst noktasıdır. Ancak son dönemlerde siyasi aktörler arasında yaşanan polemikler, hakaret içerikli açıklamalar ve sosyal medya üzerinden yürütülen sert kampanyalar, vatandaşlar arasında güvensizlik duygusunu körüklüyor. Toplumda giderek yaygınlaşan “biz” ve “onlar” ayrımı, siyasi tercihlerin ötesinde bir kimlik çatışmasına dönüşme tehlikesi taşıyor.
Oysa bu vatan, çok ağır bedellerle kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti; Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış, binlerce yıllık bir medeniyetin, farklı inançların ve etnik kökenlerin birlikte var olabildiği bir toprak parçasında inşa edildi. Dış düşmanlara karşı verilen mücadelede olduğu kadar, içerideki hain planlara karşı da dimdik duran bir milletin mirasıdır bu ülke. Bugün geldiğimiz noktada, siyasi rekabetin milli birlik ve beraberlik ruhunun önüne geçmesine izin vermemeliyiz.
Tarihte nice örnekler vardır: Birlik olduğumuzda her türlü saldırıyı bertaraf ettik, parçalandığımızda ise kayıplar verdik. Günümüz dünyasında savaşlar artık sadece silahla yapılmıyor; algı operasyonları, psikolojik savaşlar ve iç çatışmalar da ülkeleri zayıflatıyor. Tam da bu yüzden, sözün gücünün farkında olmak zorundayız. Siyasi aktörlerin kullandığı dil, toplumun yönünü belirliyor. Kutuplaştırıcı değil, kucaklayıcı; tehdit edici değil, uzlaştırıcı bir söylem gereklidir.
Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti, sadece bir coğrafyadan ibaret değildir. Bu topraklar; namusumuz, şerefimiz, kimliğimizdir. Anadolu’da eskiden beri anlatılagelen bir örnek vardır: Bir Müslüman, düşmanla karşı karşıya kaldığında, namusunun çiğnenmesini göze alamaz. Öleceğini bilse dahi mücadeleyi bırakmaz. İşte biz, o direnişin torunlarıyız. Vatan için gerekirse hep birlikte can veririz; ama bu ülkenin bölünmesine, kardeşliğin bozulmasına, insanların birbirine düşman edilmesine asla izin vermeyiz.
Türkiye’nin Suriyeleşmesine, iç karışıklıklara sürüklenmesine göz yummayız. Bu ülke ne bir partinin ne bir zümrenin malıdır. Türkiye; 85 milyon yurttaşın ortak evidir. Siyasi görüşler farklı olabilir, ama bayrak birdir, millet birdir, gelecek birdir.
Tüm siyasi liderlerin ve kanaat önderlerinin bu gerçeğin farkında olması, kullandıkları dilin ve verdikleri mesajların toplumsal etkilerini göz önünde bulundurarak hareket etmeleri gerekir. Çünkü bugün ekilen tohumlar, yarının sosyal iklimini belirleyecektir. Bizler, kardeşliğin tohumlarını ekmeliyiz. Kızgınlıkla değil, sağduyu ile hareket etmeliyiz.
Bu topraklar bize ecdadımızdan emanet. O emaneti korumak ve yaşatmak, siyaset üstü bir sorumluluktur.

İSLAM’IN ON EMRİ Evamir-i aşare
1
KUR’AN’DA DİN VE MEZHEP AYRIMI YOKTUR TEK VE HAK YOL İSLAM’DIR.
1051 kez okundu
2
Kin ve Nefretten Beslenen İnsanlar
934 kez okundu
3
Bir Aile Yemeğinden Geleceğe Dair Umut Yeşertmek
745 kez okundu
4
İSLAM’DA, İMAN İBADET VE AHLÂK
740 kez okundu
5
Bağcıyı Dövmek Değil, Üzüm Yemek Gerek
699 kez okundu