ALLAH İNSANI NİÇİN YARATMIŞTIR?
“Ben Cinleri ve İnsanları, ancak bana KULLUK etsinler diye yarattım;
buna karşılık, onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. Çünkü, hiç şüphesiz RIZIK veren, güç ve kudret sahibi olan yüce ALLAH’TIR.”
(Zariyat,56-57)
Allah’u Teâlâ, bir hadis-i kutside şöyle buyurmaktadır: “Ben gizli bir hazine idim, istedim ki kendimi bileyim ve bildireyim. Onun için kâinatı ve en son olarak da İNSANI yarattım.”
Bu yaratılış, hiç şüphesiz basitten mükemmele doğru olmuştur. O nedenle, tıpkı Mimar Sinan’ın, mimari ve muhendislik dehasının eseri olan SELİMİYE CAMİSİ’NİN, en son ve en mükemmel bilgi, teknik ve estetik olarak tamamladığı gibi.
(Mimar Sinan: “Selimiye Camii, benim en büyük sanat ve ustalık eserimdir.” demiştir)
Ve nihayet Cenab-i Allah, varlığının ve birliğinin en büyük ve en güzel nişanesi olan İNSANI, Eşref-i mahlukat olarak yaratmış ve “LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESÛLULLAH” diyerek, Tevhid inancına hüküm kılmıştır.
(Bu konuyu, Süleyman Çelebi Hazretleri, Mevlid-i şerif’inde, Peygamberimiz için, “Ey Resûlüm! Sen olmasaydın âlemi yaratmazdım!” dediğini ifade etmektedir.)
Şu halde, İNSANIN yaratılış sebep ve sonucunun, ALLAH’I BİLMEK VE O’NA KULLUK ETMEK olduğu gerçeğini hatırlamakta fayda vardır.
-HAYAT VE MEMAT MESELESİNE gelince; Cenab-i Allah, Kur’an’ı Kerim’de:
“Biz hanginizin daha iyi ve başarılı olduğunuzu sınamak için HAYATİ VE ÖLÜMÜ yarattık.” (Mülk,2)
“Her canlı ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak, sizi hayırla ve şerle İMTİHAN ederiz ve siz ancak bize döndürüleceksiniz!” ( En’am,35)
“Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince, ne bir an geri durabilirler ne bir an ileri gidebilirler.” (A’raf,34)
“Sizi çamurdan yaratan, sonra da ölüm zamanını takdir eden O’dur.”
(En’am,2)
“Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kaleler de olsanız bile ölüm sizi bulur.” Nisa,78)
“Hiç kimse yoktur ki, ölümü Allah’ın iznine bağlı olmasın! Çünkü ölüm, belli bir süreye göre alnımıza yazılmıştır.” ( Al-i İmran,145)
“Eğer Allah, insanları zulümlerinden dolayı cezalandiracak olsaydı, orada hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat, onları takdir edilen bir muddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri bırakabilirler ne de öne geçirebilirler.” (Nahl,61)
“Ey İman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın! Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardir. Herhangi biriniz ölüm gelip de RABB’İM! Beni yakın bir tarihe kadar geciktirsen de
sadaka verip iyilerden olsam, demenizden önce size verdiğimiz rızıktan harcayın.” (Munafikun,9-10)
“Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına bir baksın. Allah’tan korkun;
çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşır,18)
Sadakallahu’l Azim
(Azim olan Allah doğru söyledi)
“Şüphesiz, İman edip salih amel işleyenler için, içinde devamlı kalacakları ve nimetleri bol CENNETLER vardır. Bu, Allah’ın verdiği gerçek sözdür. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Lokman,8-9)
Bazı kimseler de “Her kim İMAN ederse, önünde ve sonunda cennete görecektir” derler.
Halbuki Cenab-i Allah Kur’an’ı Kerim de şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlar, İMTİHANDAN geçirilmeden sadece “İMAN ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar.” (Ankebut,2)
Demek ki bir kimsenin, CENNETE girebilmesi için ilk önce İMAN etmiş olması, yani MÜSLÜMAN olması; sonra da salih amel işlemesi, yani hesap gününde, sevabının günahından ağır gelmesi gerekmektedir. İşte bunlar, yani iyilik, dogruluk ve adalet, en güzel ahlak ve ameli salihlerdendir; sevabı ağır gelecek olanlar da bunlardır.
Bu konuda, Allah’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Rabbinin sözü, DOGRULUK ve ADALET bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O, işitendir, bilendir.” (En’am,115)
“Resûlüm! Kitaptan (Kur’an’dan) sana vahyedileni OKU ve NAMAZI kıl; muhakkak ki namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülüklerden alıkoyar. Ancak, Allah’ı ANMAK ve ZİKRETMEK, daha büyük
bir ibadettir.” (Ankebut,45)
Burada, hiç şüphesiz anlayarak KUR’AN okumak, NAMAZI dosdoğru kılmak ve ALLAH’I zikretmek insanın ahlakını güzellestirmekte ve aynı zamanda kötülüklerden de uzaklaştırmaktadir. Aksi taktirde, yapılan ibadetlerin hiç kimseye hiç bir faydası olmadığı gibi sevabı da yoktur. Cenab-i Allah, bunlar için şöyle buyurmaktadır: “O kimseler ki, İMAN edip NAMAZI kılarlar, ZEKATI verirler; ahirete de tam manasıyla inanırlar; işte onlar, Rableri tarafından gösterilmiş “Doğru yol” üzeredirler ve onlar KURTULUŞA erenkerdir!”
(Lokman,4-5)
“Allah’ın size verdiklerinden, Allah yolunda harcayın! Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeyle atmayın! Yaptığınızı güzel yapın! Çünkü Allah, iyi, doğru ve güzel olanları sever.”
(Bakara,195)
“EY İMAN EDENLER! Allah için hakkı ayakta tutun ve adaletle şahitlik eden kimselerden olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke ve kin,sakın ola sizi adaletsizliğe sevk etmesin!”
(Maide,8)
“Allah size emaneti ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa,58)
PEYGAMBER (a.s.v) EFENDİMİZ de
“ZİNA eden, Mümin olduğu halde zine etmez.”
“Hırsız, Mümin olduğu halde çalmaz.”
“Kim kardeşine bir haksızlık yapmışsa (kul hakkı) onunla helalleşsin!” buyurmaktadır.
Görüldüğü üzere, AHLÂKIN güzelliği ve devamlılığı, ibadetlerde olduğu gibi İMANIN da gücünü ve kudretini artırmaktadır.
Bu konuda, Mehmet Akif Ersoy, daha başka bir şey söylüyor:
“NE İRFANDIR VEREN AHLAKA YÜKSEKLİK NE VİCDANDIR; FAZİLET HİSSİ İNSANDA ALLAH KORKUSUNDANDIR!”
Demek ki, Allah korkusu olmayan kimselerde sevgi, saygı, merhamet, duygu ve düşüncesi de kalmıyor.
O takdirde, kanun hakimiyetine ve emniyet gücüne güvenip sarılmaktan başka bir çaremiz kalmıyor!
Nitekim, ileri Batı ülkelerinde din, ahlâk ve Allah korkusunun yerini yasalar ve polisiye tedbirleri almıştır.
Fakat, bizde bunlar da yok maalesef!
“Hasbunallahu ve nimel vekil!..”
“DOGRULUK ve ADALET” bakımından uyulması gereken temel kurallardır ki; bu kurallar, bütün ilahi dinlerin ortak ve temel ahlâk kurallarıdır.
Farklı şekillerde ifade edilseler de temelde aynı manaya işaret etmektedirler. Dolayısıyla, bunlar hem AHLÂK hem ETİK ve hem de HUKUK kuralları bakımından evrenseldir.
Bu konuda Cenab-i Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Rabbinin sözü, Dogruluk ve Adalet bakımından tamamlanmıştır.
O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur.” (En’am,115)
Allah’ın başlıca emir ve yasaklarını ihtiva eden bu “Temel hak, hukuk ve adalet ilkeleri, TEVHİD inancında olduğu gibi bütün ilahi dinlerin ortak ve evrensel malı olmuş ve Kur’an’ı Kerim’de de kesinlik kazanmıştır.
İSLÂM evrensel bir ilahi din olduğuna göre; bütün insanlık âlemi için evrensel ve çağdaş boyutta bir hukuk sistemi neden geliştirilemesin ki?..
(Gerçi, Sosyal Medyada, kendisinin bilim adamı olduğunu iddia eden bazı kendini bilmez din adamları bile “Kur’an’ı Kerim’in eski kavimlerin olup biten gereksiz hikaye ve masallaryla dolup taştığını; hüküm ifade eden ayetleri derleyip toparlasan sekiz on sayfayı geçemiyeceğini..” söylüyorlar.
Bunlar, bugünkü savcıların “Olay yeri tespit raporlarına bir baksalar saymakla bitiremezler!” Kim bilir eskiler, belki de bu derece akıllı ve eğitimli de değillerdi…
Hani, Mevlânâ, Yunus Emre’ye, altı ciltlik Mesnevi’sini sormuş.
O da: Hünkârım, Allah’ı tanımak ve tanıtmak için bu kadar çok yazmanıza hiç gerek yoktu: ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM YUNUS DİYE GÖRÜNDÜM deyiverseydiniz kafi gelirdi” demiş.
Cenab-i Allah, seçip gönderdiği peygamberlerine bile dakikalarca vahiy indirmiş ve yol göstermiştir.
Ben derste, şimdiki kitabımda olduğu gibi, konuyu anlattıktan sonra mutlaka konuyla ilgili bir fıkra veya hikâye anlatırdım ve yazılı sınavlarda da öğrenciler hep o hikayelerden bahsederlerdi.
Herkesi kendin gibi bilmeyeceksin! Mevlânâ: ” Sen ne kadar çok bilirsen bil, bütün bildiklerin, karşınızdakinin anladığı kadardır.” diyor.
ON EMİR’İ okumak ve öğrenmek isteyenler için:
Kur’an-ı Kerim’in, En’am süresi 151-153 ve İsra suresi 22-38 ayetlerinde geniş ve ayrıntılı olarak tefsir ve meallerinden okuyabilirler.
Kısaca, ON EMİR şunlardır:
1. Allah’a şirk koşmayacaksın!
2. Ana babaya iyilik ve yardımda
bulunacaksın!
3. Fakirlik korkusuyla veya aşağılık
duygusyla kız çocuklarını
öldürmeyeçeksin! (“Sizin de onların
da rızkını biz veririz”)
4. Her türlü kötülüklerin gizlisine de
açığına da yaklaşmayacaksın!
5. Haksız yere cana kıymayacaksın!
6. Yetim malına (Kul hakkı)
dokunmayacaksın!
7. Ölçü ve tartıda adaletten
ayrılmayacaksın!
8. Yalan söylemeyeceksin!
9. Sözünde duracaksın!
10. Allah’ın yolundan sapmayacaksın
(“EMROLUNDUĞUN GİBİ
DOSDOĞRU OLACAKSIN!”)
“Ey iman edenler!
Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Zira onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden onları dost edinenler de onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Maide,51)
“Ey iman edenler!
Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden (Ehl-i kitap) dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun eğer miminler iseniz.” (Maide,57)
“Sizin dostunuz; ancak Allah’tır, Resûl’dür ve iman edenlerdir. Onlar ki, Allah’ın emirlerine boyun eğerler, namazı kılarlar, zekatı verirler…”
(Maide,55)
“Kim Allah’ı, Resûlü’nu ve iman edenleri dost edinirse, hiç şüphesiz üstün gelecekler de onlardır. Çünkü, başarı ve Zafer daima Allah’ın tarafında olanlarındır.” (Maide,56)
Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun (Anaları, babaları, oğulları, kardeşleri ve akrabaları da olsa),
Allah’a ve Resûlü’ne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsiniz. İşte onların kalbine Allah iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak ve orada ebediyen kalacaklardir.
ALLAH ONLARDAN RAZI OLMUŞ, ONLAR DA ALLAH’TAN RAZI VE HOŞNUT OLMUŞLARDIR.
İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, KURTULUŞA ERECEKLER DE SADECE ALLAH’IN TARAFINDA OLANLARDIR.”
(Mucadele,22)
“Müminler ANCAK Kardeştirler. Öyleyse, kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki, esirgenesiniz!” (Hucurat,10)
(‘Mümin kardeşler arasında üç günden fazla küslük, dargınlık ve düşmanlık olmamalıdır”)
Ve selamün alel murselin
ve’l-hamdulillahi Rabbi’l âlemin.
(el-Fatiha)
ALLAH VARDIR ve BİRDİR
O’NDAN BAŞKA İLAH YOKTUR.
(La ilahe illallah Muhammed’un Resûlullah)
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ALLAH’INDIR ve O, her şeyi kuşatmıştır; hiçbir şey O’nun ilim ve kudretinin dışında değildir”(Nisa,126)
İSLÂM Allah’ın dinidir ve bütün İlahi dinlerin anasıdır.
İnsan, Eşref-i mahlukattır; yaratılmışların en şereflisi ve yeryüzünün halifesidir.
İSLÂM, aynı zamanda
İlk ve son din, (Maide,3)
Hz.MUHAMMED (a.s.v) son Peygamberdir. (Ahzab,40)
Hz.Ömer r.a: “Vallahi bize, İSLAM’DAN daha büyük bir ŞEREF verilmemiştir!”
İşte onun içindir ki, BATI bizi kıskanmaktakdir. Yoksa onlar, senin üç beş kuruşuna muhtaç değillerdir; belki de İslam’ı bize layık görmediklerinedendir. Her şeye sahip oldukları gibi alemşumul bir din olan İSLAM’A da sahip olmak istemektedirler.
Bundan dolayı, dinimizin kıymetini çok iyi bilmeliyiz ve Müslüman olarak yaşamaktan gurur ve şeref duymalıyız. Bizi Müslüman olarak yaratan ve yaşatan Cenab-i ALLAH’A da sonsuz şükürler olsun! Elhamdülillahi Rabbil âlemin!..
Tasavvuf ehli Divan Şairi HAYALÎ BEY, şöyle diyor:
“Cihan a’ra cihan içredir a’rayı bilmezler,
O mahiler ki, derya içredir deryayı bilmezler!”
(Dünyayı süsleyen tek varlık ALLAH’TIR. Ve bu cihanın içindedir; tıpkı denizde yaşayan balıkların içinde yaşadıkları suyun ne denli hayati önem taşıdığının farkında olmadıkları gibi, biz de sahip olduğumuz yüce dinimizin ne derece kıymet ifade ettiğinin farkında bile değiliz)
Hani, Bektaşi Ramazan’da Oruca başlamış, ama daha ilk günde hem acıkmış hem de çok susamış. Melul melul dolaşırken, gayri müslimlerin yemek yediği bir lokantaya uğramış. Sofraya buyur etmişler, fakat ne mümkün! Üzgün bir vaziyette:
“Bakın! Dininizin kıymetini çok iyi bilin! Yoksa benden beter olursunuz ha!” demiş.
Hoşça kalınız.
02:00
News
