40,2596$% 0.13
46,7831€% 0.2
54,0058£% 0.31
4.317,79%0,49
7.011,00%0,20
27.960,00%0,20
3.334,34%0,32
10.205,56%-0,19
4788529฿%1.66946
3928.18Ł%5.37616
127347Ξ%5.61845
119.22%2.41676
40.24$%0.07823
02:00
Allah’u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’de;
İslam’ı, Peygamberi ve Kur’an’ı yalanlamaya çalışanlar için şöyle buyurmaktadır:
“Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar, kıyamet gününde Rablerinin huzuruna gelecekler ve şahitler de (Ümmet ve Hz.Muhammed-a.s.v-) : İşte bunlar, Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilinki Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.
Onlar, insanları Allah’ın yolundan alıkoyan ve onu eğri göstermek isteyenlerdir. Ahireti inkar edenler de onlardır.”
(Hud,18-19).
İslamiyetin ilk yıllarında, Peygamber ( a.s.v) Efendimizi en çok meşgul eden ve usandıran topluluk, Yahudi ve Hıristiyan ağırlıklı “Müşrik Münafıklar” olmuştur. Bunlar, iki yüzlü ve sinsi hainlerdi; Müslümanlarla karşılaştıkları vakit, “Biz de sizin gibi iman etmiş muminleriz” derler. Kendilerini saptıran şeytanlari ile başbaşa kaldıklarında ise : “Biz sizinle beraberiz, onlarla (müminler) sadece alay ediyoruz” derler. (Bakara,14).
Tabii olarak, Peygamber Efendimiz, Cenab-i Allah’ın yardım ve desteği sayesinde bunları pekala biliyordu. Ancak, Peygamberlik vazifesi gereği tebliğ, ikaz ve uyarmakla yetiniyordu. Bu meyanda, etrafındaki müminleri ve kendisinden sonra gelecek olan Müslüman Ümmetini, daha dikkatli olmaları hususunda uyarmayı da ihmal etmiyordu:
“Münafıklıgın alameti üçtür: Yalan söyler, sözünde durmaz, emanete hıyanet eder.”
Peygamber(a.s.v) Efendimiz, başka bir Hadisi şeriflerinde, müminlerle münafıklar arasındaki farkı şöyle belirtiyor:
“Yalan, nifak kapılarından biridir. Müminler hataya düşebilirler; ancak, hainlik yapamazlar ve yalan söyleyemezler. Yalan söyleyerek insanları aldatamazlar.”
Ayrıca, Peygamber Efendimiz, “Kasıtlı olarak ve bilerek yalan yere yemin edenin ve mahkemede yalancı şahitlik yapanın günahı çok büyüktür ve kefareti de yoktur.” buyurur.
Yani, böyle kimselerin günahını affettirecek bir hayır hasenat yoktur; sadece Yüce Allah’ın affına matuftur.
Bütün bunlar, yalan temeline dayalı büyük günahlardir. Cenab-i Peygamber:
“Doğru olun! Zira doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür;
yalandan kaçının! Çünkü yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür.” buyurmaktadır.
Son olarak; Yalan Söylemeyi meşru kılan veya caiz gören hiçbir hüküm ve zaruret yoktur.
Bazı ilmihal kitaplarında, zorunlu hallerde ve üç yerde yalan söylemek caizdir, diyenler vardır; ama, bunu ispatlayacak sağlam bir delil yoktur.
Yasak ve kötü olan bir şerrin, ehveni şerri olmaz. Olsaydı Kur’an’da bildiriliridi.
Cenab-i Allah’ın, haram olan leş, kan ve domuz etinden zaruret halinde, ölmeyecek kadar bir miktar yenilebilir demesi, buna emsal teşkil etmez.
İşte böyle diye diye, yalanla dolanla, milletimizi ve birbirimizi inanılmaz ve güvenilmez hale getirmişiz;
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Ayet)
“Sakın yalan söyleme; ondan sonra da istediğini yap.” (Hadis).
“Ya olduğun gibi görün ya göründüğün
gibi ol!” (Mevlana).
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”
(Türk Atasözü)

KUR’AN OKUMAK ve NAMAZ KILMAK ?
1
KUR’AN’DA DİN VE MEZHEP AYRIMI YOKTUR TEK VE HAK YOL İSLAM’DIR.
1053 kez okundu
2
Kin ve Nefretten Beslenen İnsanlar
936 kez okundu
3
Bir Aile Yemeğinden Geleceğe Dair Umut Yeşertmek
747 kez okundu
4
İSLAM’DA, İMAN İBADET VE AHLÂK
745 kez okundu
5
Bağcıyı Dövmek Değil, Üzüm Yemek Gerek
704 kez okundu