40,0770$% -0.01
47,1797€% 0.29
54,6953£% 0.43
4.267,48%0,03
6.954,00%0,06
27.732,00%0,06
3.315,52%0,07
10.167,26%1,69
฿%
Ł%
Ξ%
%
$%
Orta Doğu’da bir kez daha tarihe geçecek gelişmeler yaşandı. İran ile İsrail arasında haftalar süren fiili çatışmaların ardından nihayet ateşkes sağlandı. Ancak bu ateşkes, bölgedeki tansiyonun tamamen düştüğü anlamına gelmiyor. Aksine, yaşananlar dünya siyaseti açısından yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Peki bundan sonra dünya ve özellikle Orta Doğu nasıl bir sürece girecek?
ABD, İran ve İsrail Üzerindeki Etkisini Nasıl Kullandı?
Birçok uzman ve siyasi analizciye göre ABD, bu çatışma sürecinde doğrudan olmasa da dolaylı olarak etkin bir rol oynadı. İsrail’in uzun süredir İran’a yönelik gerçekleştirdiği siber saldırılar, bilim insanı suikastları ve üst düzey komutanların hedef alınması, İran’ı provoke eden adımlar olarak yorumlanıyor. Bu tür saldırılar, İran’ın askeri reflekslerini harekete geçirirken, aynı zamanda diplomatik manevra alanını da daralttı.
ABD’nin bu süreçte sessiz kalması ya da zaman zaman İsrail’in yanında durduğunu açıkça belli etmesi, İran’ın yalnızlaştırılmak istendiği algısını kuvvetlendirdi. İsrail ise bölgede “ABD’nin ileri karakolu” gibi konumlandırıldı. Bu da, ABD’nin İsrail üzerinden Orta Doğu’da bir hegemonya kurmak istediği yönündeki yorumları destekliyor.
Ateşkes Gerçekten Kalıcı mı?
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında bir duraklama yaşansa da, bu durumun kalıcı bir barış anlamına gelmediği açık. İsrail’in güvenlik politikaları hala yüksek düzeyde saldırgan bir çizgide seyrediyor. Netanyahu hükümeti, içerideki siyasi baskıları dış tehditlerle dengelemeye çalışırken, Gazze’yi hedef almaya devam edebilir.
Netanyahu’nun siyasal kariyerini “güvenlik” üzerinden inşa ettiği biliniyor. Bu nedenle çatışmasızlık hali, onun iç politikadaki pozisyonunu zayıflatabilir. İsrail’in kısa vadede normalleşmesi bu nedenle pek olası görünmüyor.
Netanyahu: Krizi Fırsata mı Çeviriyor?
İsrail Başbakanı Netanyahu, uzun süredir kriz politikalarıyla ayakta duran bir lider profili çiziyor. İçeride yolsuzluk davalarıyla yıpranan imajını, dış tehdit söylemiyle diri tutmaya çalışıyor. Savaşsız bir İsrail yönetimi, Netanyahu’nun sonunu getirebilir. Bu nedenle bazı çevreler, onun kaostan beslendiğini ve halkı sürekli “varoluşsal bir tehdit” algısıyla yönettiğini savunuyor. Bu tutum, uzun vadede İsrail halkını ciddi bir tehlikeye sürükleyebilir.
İran’ın Durumu: Zafer mi, Yıpranma mı?
İran bu çatışmada askeri anlamda bir direniş gösterse de ağır bedeller ödedi. Bilim insanlarının ve üst düzey yetkililerinin hedef alınması, İran’ın teknolojik ve stratejik altyapısında önemli bir yara açtı. Buna karşın, İsrail’e doğrudan yanıt verebilme kabiliyeti, Tahran’ın bölgesel caydırıcılığını artırmış görünüyor. Bu da İran’ın savaştan yıpranarak ama direnişini güçlendirerek çıktığı yönünde yorumlanabilir.
Türkiye’nin Yol Haritası Ne Olmalı?
Türkiye, bu denklemde kritik bir oyuncu. Hem NATO üyesi olması hem de bölgedeki Müslüman halklarla olan tarihi ve kültürel bağları nedeniyle çok boyutlu bir pozisyona sahip. Devlet Bahçeli’nin yaptığı “İç cepheyi sağlaştırmak” açıklaması, içeride milli birlik ve beraberlik çağrısı olarak okunabilir. Bu söylem, Türkiye’nin dış politikada daha sert ve kararlı bir duruş benimsemesi gerektiği fikrini de güçlendiriyor.
Orta Doğu’daki istikrarsızlık sadece İran ve İsrail ile sınırlı değil. Suriye, Lübnan, Yemen gibi ülkelerdeki gerilimler de bölgenin kronik bir huzursuzluk içinde olduğunu gösteriyor. ABD’nin bölgedeki “ağabey” rolü ve bazı müttefiklerinin tek taraflı politikaları, barış sürecini sürekli geciktiriyor. Kalıcı bir normalleşmenin sağlanabilmesi için bölgesel aktörlerin kendi çözümlerini üretmesi, dış müdahalelere bağımlı olmayan bir diplomatik zemin oluşturulması gerekiyor.
Trump Faktörü: Dünya İçin Yeni Bir Tehdit mi?
Önümüzdeki ABD seçimlerinde yeniden aday olan Donald Trump, dış politikada öngörülemezliğiyle tanınıyor. Trump döneminde Kudüs’ün başkent ilan edilmesi ve İran nükleer anlaşmasından çekilme gibi kararlar, dünya barışı açısından ciddi riskler doğurmuştu. Bu nedenle Trump’ın olası yeniden seçilmesi, dünya genelinde yeni çatışmaların kapısını aralayabilir.
Kim Kazandı? Kim Kaybetti?
İsrail ve İran arasında yaşanan bu çatışma, kısa vadede bir galip ilan etmek için erken olsa da, uzun vadede tüm bölgenin kaybettiği bir sürece işaret ediyor. Ateşkes bir son değil; yeni bir başlangıç. Ve bu başlangıcın nasıl şekilleneceği, bölge ülkelerinin diplomatik aklıyla, küresel güçlerin sorumluluk bilinciyle doğrudan ilgili.
www.moradergisi.com / www.bursadasondakika.com Yzr. Atilla GÜNEY
Yeni Yol Grubu’ndan Uyuşturucuya Karşı Ortak Çıkış: “Artık Hesap Vakti!”